27 Mart 2014 Perşembe

Cannes Short Film Corner nedir, ne değildir?

Geçtiğimiz sene iki kısa filmimizle (Avni Amca ve Yalnızlığın Dayanılmaz Ağırlığı) Cannes Film Festivali’nin kısa film market kısmı olan Cannes Short Film Corner bölümüne başvurduk ve 10 günümüzü Cannes’da geçirdik. Sinemaya gönül vermiş, bu yolda tutkuyla ilerleyen bizler için tarif edilmesi imkansız bir heyecandı. Daha çok o dönemde facebook sayfamızdan paylaştığımız fotoğraflarla sizleri de heyecanımıza ortak etmeye çalıştık.








Kısa filmlerimizin markette tanıtımı, yeni yönetmen, senarist, yapımcı ve oyuncu arkadaşlarla tanışmak, uzun metraj projemiz için finans kaynağı, ortak yapımcı görüşmeleri yapmak gibi bizlere bir çok artısı oldu. En önemlisi de dünya sinemasının kalbinin attığı bir festival olan Cannes Film Festivali’nde bulunma fırsatımız oldu. Geçen sene bu heyecanı yaşadığımız için bu sene de Short Film Corner nedir, ne değildir konulu bir yazı paylaşmak istedik ve hazırladık. 

Hemen ilk hatırlatmayı yapmakta fayda var. Bu sene 14-25 Mayıs 2014 tarihlerinde gerçekleşecek Cannes Film Festivali’nin Short Film Corner başvurularının son tarihi: 4 Nisan 2014. 4 Nisan tarihine kadar kayıt olmanız ve 8 Nisan 2014 tarihine kadar da filminizi online olarak yüklemiş olmanız gerekiyor.

Short Film Corner ne değildir?
Cannes’ın bu bölümü bir yarışma bölümü değildir.


Short Film Corner nedir?
Dünya üzerinden 2.000 küsur kısa filmin kabul edildiği bir kısa film market bölümüdür. Kısa filminizi dünyaya tanıtabileceğiniz ve dünyadan bir çok kısa film izleyip yeni insanlarla tanışabileceğiniz bir platformdur.


Ne gerekiyor?
Öncelikle festivalin bu bölüme başvuru yapacaklar için ön bir kaç kriteri var;
  •           Filmin 1 Ocak 2013 tarihinden sonra yapılmış olması gerekiyor.
  •          Filmin süresinin 35 dk. geçmemesi gerekiyor.
  •           Filmin internette yayınlanmamış olması gerekiyor.
  •           Filmin konu, görüntü, müzik, kurgu gibi unsurlarının sinema estetiği içinde bir kısa film olması gerekiyor.
  •           Bir önceki Short Film Corner’a başvurmamış olmak gerekiyor.
  •           Başvuru yapacak kişi sadece 1 kısa film ile başvuru yapabiliyor.
  •           Cannes Film Festivali sırasında orada olacağınızı garanti etmeniz gerekiyor.

Daha ayrıntılı bilgi için burayı ziyaret edin lütfen: http://www.cannescourtmetrage.com/en/reglement

Bunlara ek olarak bizde bir kaç önemli noktaya değinebiliriz;

-          Başvuru ücretli (95€) (Ama merak etmeyin filminiz yukarıdaki kriterlere uyuyorsa reddilme ihtimaliniz düşük, yarışma bölümleri ücretli olan festivallerde ki gibi bir durum söz konusu değil paranız büyük ihtimalle yanmayacaktır)
-          Yapancı dil bilmeniz gerekiyor. Buna değinmeye gerek var mı bilmiyorum ama özellikle iletişim kurabilecek düzeyde ingilizce bilmeniz oraya gidiş amacınıza ulaşmanızı sağlayacaktır. Bu arada her filmden 2 kişi kayıt yaptırabiliyor. Eğer ingilizceniz yetersizse belki filminizde görev almış ve ingilizcesi yeterli başka bir arkadaşınızla festivalde yer alabilirsiniz. Kısa film marketi olduğu için iletişimin çok önemli olduğuna bir kez daha değinelim tabi ki.
-          Cannes’a ulaşım, orada konaklama ve yeme-içme çok ucuz değil maalesef. Yeterli maddi imkanları olmayanlar için uygun olmadığını söylemeliyiz. Festivalde bulunamayacaksanız da zaten başvuru yapmanız anlamsız olacaktır. Çünkü burada ki asıl amaç filminizi tanıtmak ve sektörle iletişim kurmak. Festivale gidemeyecekseniz kayıt için vereceğiniz 95€’da gereksiz bir harcama olacaktır.
-          Gitmeden önce kalma yerinizi organize etmelisiniz.
-          Yine gitmeden önce filmizin tanıtım materyallerini hazırlamalısınız.


Bizim için rüya gibi hiç unutmayacağımız bir 10 gündü. Fırsatı, imkanı olanlar için kesinlikle tavsiye ediyor ve sinemaya gönül vermiş herkes için mutlaka bir kez deneyimlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.


Bu sene Short Film Corner’a başvuru yapmış olan arkadaşlar, sormak istediğiniz bir şey olursa seve seve yardımcı oluruz. Bize info@lavantafilm.com adresinden ulaşabilirsiniz.

26 Mart 2014 Çarşamba

10. Akbank Kısa Film Festivali’nin ardından...

Yıllardır takip ettiğim ve kısa film festivalleri içerisinde -sadece kısa filmleri içeren bir festival olmasının yanı sıra- etkinlikleri ile de önemsediğim bir festival Akbank Kısa Film Festivali. 3. kez yönetmen olarak filmlerimle yarıştığım bu festivalde bu sene ilk canlandırma kısa filmim “Yalnızlığın Dayanılmaz Ağırlığı” ile yer almak heyecan vericiydi.  Aynı zamanda  başka bir heyecan daha yaşadım. Canlandırma filmleri kategorisinde birlikte yer aldığım yönetmen Tuğba Özer’in İki Ağaç filmi de elimin değdiği ve yapım aşamalarında yer aldığım bir kısa film projesiydi.

Festivalin ilk haftası işlerimin yoğunluğu nedeniyle kısa film gösterimlerine ve etkinliklerine katılamadım maalesef. Özellikle bu sene “Deneyimler” bölümünde konuk olan Hayet Benkara’nın söyleşisini kaçırdığım için üzgünüm. Kapanış töreninde gösterilen videoda yer alan söyleşisinden bazı kesitleri izleyince üzüntüm daha da arttı.

Ama haftasonu hemen kendimi Beyoğlu’na attım ve 2 gün boyunca festivale doydum diyebilirim. Feza Çaldıran sette olduğu için yerine gelen “Cevahir Şahin ile Görüntü Yönetmenliği Atölyesi”, “Bir Film Kurgulamak” söyleşisi, “Güven Çatak ile Film Jeneriği Tasarım Atölyesi”, “Cast Direktörleri ve Oyuncu Seçim Kriterleri” söyleşisi haftasonu katıldığım etkinlikler oldu. Aynı zamanda festival kısalarından bir grup kısa filmi izleyebildim. Bir çok festival yarışmasında adını gördüğüm, izleyemediğim ve merak ettiğim bir kaç film vardı bu grupta. Üstüne üstlük şans eseri (yarışma kısa film gruplarından sadece bir tanesini izleyebildiğim için) en iyi belgesel ödülünü alan “Meğer”i de bu grupta izlemiştim. Haftaiçi de filmimin yer aldığı Canlandırma Kısalar bölümünü seyrettim ve “Alternatif Dağıtım ve Fonlama” söyleşisine katıldım.

Atölyeler ve söyleşiler bilgilerimi tazelemek yeni bilgiler edinmek için çok faydalı oldu. Cevahir Şahin’i tanımıyordum, hem Türkiye’de hem de Amerika’da görüntü yönetmeni olarak çalışıyormuş. Tanımış oldum, memnun da oldum. Film jeneriğinin geçmişten günümüze tarihçesini ve örneklerini gördüm. Böyle bir derlemeyi başka bir yerde bulamayabilirdim. Cast direktörlüğü ve filmlerde oyuncu seçimleri konusunda sürekli kafamda soru işaretleri var. Ve açıkcası Aksanat’ta ki söyleşi bazı sorularımı yanıtlasa da sinema alanında ki düzensizlik ve karmaşıklık nedeniyle soru işaretlerimin çoğu aynı yerde duruyor. Zaten bir söyleşide çözülebilecek sorunlar değil, böyle bir beklentim de yoktu. (Bu oyuncu seçimi konusunda ki özellikle kısa film alanında ki problemlere ayrı bir yazı da değineceğim.) Alternatif Fonlama yani aslında söyleşide üzerinde durulan 
Crowdfunding (Kitlesel Fonlama) konusunda da kafamda tam oturmayan şeyler var. Zaten Türkiye’de çok geliştiğini söyleyemeyiz. Başarılı olmuş projelere dair ancak bir kaç örnek verebiliyoruz. Söyleşide de sinema alanında katkısının umut verici olduğuna dair de tam tersi çok katkısı olamayacağına dair de konuşmalar oldu. Ben de tam hangi taraftayım bilemiyorum. Tabi ki sinemanın, kısa filmlerin gelişmesine, yapılabilmesine katkı sağlamasını arzu ediyorum. Ama bunun çok yakın zamanda olmayacağını düşünüyorum, maalesef.


Sonunda festivalin heyecan verici kapanış töreni geldi çattı. Bu sene ödül töreni Zorlu PSM’de yapıldı. Gecenin sunuculuğunu son senelerde olduğu gibi yine Ceyda Düvenci yaptı. Bence çok başarılıydı. Ödüller verilmeye başlandığında dikkatimi çeken küçük bir ayrıntıyla maalesef heyecanım yok oldu. Ödülleri alacak kişiler açıklanıyor ve yönetmenin törende bulunmadığı için onun yerine şu kişi alacak şeklinde anons yapılıyordu. Bu demek oluyordu ki ödül alacak kişiler ödül alacaklarını biliyordu. Daha ilk ödüller açıklanırken bunu fark etmiş olmak bütün heyecanımı yok etti. Bazı festivaller bunu yapıyor ve bence bu doğru değil. Yönetmenlerin ödül törenine katılıp katılmayacakları teyit edilmek isteniyorsa hepsi için ödül almış olana dahi çaktırmadan yapılmalı. Ödül alsam da almasam da ödül töreni sırasında aday olduğum için o heyecanı yaşamak istiyorum ben. Bunu yok etmek anlamlı değil. Biz ödül alamayan bunu en baştan anlayan yönetmenler için ödül töreni sadece “acaba hangi film aldı” merakının ötesine geçmedi. Ödül alan filmlerin yönetmenlerini tebrik ediyorum. Ödül töreni sonrası kokteyl ile 10. Akbank Kısa Film Festivali sona erdi.

Böylece bir festival daha bu senelik tamamlanmış oldu. Emeği geçen, özellikle 10. Senesine ulaşmasına katkı sağlamış olan herkese teşekkürler.


Gözde Sukmenyıldız

14 Mart 2014 Cuma

Los Angeles Türk Filmleri Festivali Günlüğü - 5

Başladı başlayacak derken göz açıp kapayıncaya kadar festivalin kapanış günü geldi. Kapanış günü, akşamı ve ertesi gün İstanbul’a dönüş telaşesi nedeniyle maalesef festivalle ilgili kapanış blog yazımı biraz gecikmeli olarak ancak bugün yazabildim.
* LATFF'in facebook sayfasından alınmıştır.

Festivalin son gününde de yine oldukça hareketli ve yoğun bir programımız vardı. Los Angeles maratonunun bugüne denk gelmiş olması nedeniyle pek çok cadde ve sokak trafiğe kapatılmış olduğu için zaten yol çalışmaları nedeniyle feci olan Los Angeles trafiği daha da feci hale gelmişti. Güne ilk olarak bu yıl jüri başkanlığı görevini de üstlenen değerli yönetmen Reha Erdem toplantısı ile başladık. Toplantının arkasından USC Sinema Okulu öğrencilerinin ödüllü kısa filmlerinden bir seçki izleyeceğimiz için bugünün programının tamamı Egyptian Theatre’daydı. Reha Erdem’le öncelikle yönetmenlik, yönetmenlik vizyonu, yeni bir projeyi geliştirirken nelerden etkilendiği gibi konuların üzerinden geçtikten sonra ağırlıklı olarak kısa filmlerimiz hakkındaki görüşleri, bundan sonra yapmak istediklerimiz gibi daha bizlere ait konular ve kendisine özel olarak sormak istediğimiz sorular üzerine yoğunlaştık. Reha Erdem’in televizyonda birkaç söyleşisini izlemiş olmakla birlikte ilk kez böyle bir ortamı paylaşma olanağı buldum. Diğer konuşmacılarda olduğu gibi kendisi ile de çok samimi geçen bir sohbet  ortamını paylaştık. Havasından mı suyundan mı bilinmez ama biraz Amerika’da olmanın da konuşmacıların bu kadar  rahat ve açık olmalarına katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Aynı kişilerle olmamakla birlikte Türkiye’de benzeri konularda katıldığım söyleşi, panel vb. organizasyonlarda genelde insanlarda bir kasılma durumu ve ciddi bir samimiyetsizlik oluyor. LATFF boyunca bu duruma hiçbir söyleşide rastlamadım. Bu söyleşileri benim için bu kadar eşsiz kılan da sanırım bu durum oldu.

Reha Erdem söyleşisinin ardından LATFF Akademi programının sonuncu aktivitesi olan USC Sinema Okulu öğrencilerinin kısa filmlerinden oluşan bir seçkiyi izledik. Teknik olarak hepsi oldukça profesyonelce ve büyük ekiplerle  hazırlanmış projelerdi. Ancak genel olarak yarışmada yer alan kendi projelerimizle de mukayese  ettiğimde aralarında bariz bir fark gördüğümü söyleyemeyeceğim.

Film programının ardından hızlı bir şekilde kapanış gecesi için üzerlerimizi değiştirmek üzere otele döndük.Diğer katılımcı arkadaşlar üzerlerini değiştirdikten sonra festivalin kapanış filmi olan Reha Erdem’in Şarkı Söyleyen Kadınlar Filmini izlemek üzere tekrar Egyptian Theatre’a gittiler. Ben maalesef başka bir toplantıya katılmak durumunda olduğum için filmi izleme şansı bulamadım ama en kısa zamanda İstanbul’da izleyeceğim.

* LATFF'in facebook sayfasından alınmıştır.
Festivalin kapanış gecesi için misafirlerle birlikte hep beraber Egyptian Theatre’daki yerimizi aldık. Kısa bir kokteyl sonrası sinema salonuna geçtik ve Mete Horozoğlu’nun sunumuyla ödül töreni başladı. En iyi film ödülünü daha önce pek çok festivalde ödül alan benim de çok beğendiğim filmlerden biri olan sevgili Onur Yağız’ın Patika adlı filmi aldı. Seyirci ödülünü Nadim Güç’ün Yolculuk adlı filmi, jüri özel ödüllerini de sevgili Barış Çolak’ın Birlikte ve sevgili Cihan Sağlam’ın Kor adlı filmleri aldı. Genç sinemacı arkadaşlarımın hepsi çok güzel konuşmalar yaptılar. Genelde ben bizim sinemacıları konuşma özürlü bulduğum için bu genç arkadaşlarımın başı sonu belli, ne dedikleri anlaşılan konuşmalar yapmalarından ötürü çok mutlu oldum. Hepsinin başarılarının devamını diliyorum.
Gece LATFF Ekibi’nin düzenlediği güzel bir after party ile devam etti. Festivale emeği geçen, gönüllüsünden jüri üyesine, yönetmeninden oyuncusuna kadar herkes oradaydı.  Çok neşeli, bol sohbetli güzel bir after party oldu. Ama bence after party’e damgasını vuran o eşsiz lezetteki humustuJ.

Adet olduğu üzere acısıyla tatlısıyla diyerek bir festivali daha arkamızda bıraktık gibi jenerik cümleler kurarız ama bu festivalin bence geneli tatlıydı. İçeriği, özellikle genç sinemacıların vizyonuna kattıkları,
 Türk sinemasının gerek yakın döneme damgasını vuran ve festivallerde ülkemizi başarıyla temsil eden filmlerinin gerekse festivaller dışında vizyon şansı çok düşük olan kısa filmlerin seyirciyle buluşmasına olanak sağlamasıyla çok başarılı bir festivaldi. Bu yıl 3. sü düzenlenen bu genç festivalin sağlıklı şekilde ve başladığı gibi güzel başarılarla büyümesi ve daha nicelerinin düzenlenmesi için elimizden gelen desteği vermeliyiz.

Bu festivalin düzenlenmesine emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ve sevgilerimi iletiyorum.

Çiğdem Topaloğlu


13 Mart 2014 Perşembe

"Yalnızlığın Dayanılmaz Ağırlığı" Gösterim Programı




Animasyon filmimiz "Yalnızlığın Dayanılmaz Ağırlığı" 10. Akbank Kısa Film Festivali'nde yarışıyor ve festival kapsamında Canlandırma Kısalar (A) grubu içinde Aksanat Beyoğlu'nda gösteriliyor!

Gösterim Tarihleri:

13 Mart 2014 Perşembe - Saat: 13:00 / Aksanat Beyoğlu
18 Mart 2014 Salı - Saat 15:30 / Aksanat Beyoğlu

Programın ayrıntılı bilgisi için: http://www.akbanksanat.com/kisa-film-festivali/program/tarih

10 Mart 2014 Pazartesi

Los Angeles Türk Filmleri Festivali Günlüğü - 4

Bugün (8 Mart) festivalin en heyecanlı günlerinden biriydi çünkü filmlerimiz ilk defa gösterilecekti.

Güne ilk olarak Derviş Zaim atölyesi ile başladık. Derviş Zaim 6 yıl önce New York Digital Film Akademi’de hocamdı. Aradan bu kadar zaman geçtikten ve farklı deneyimler kazandıktan sonra bazı şeylerin üzerinden tekrar geçmek ve onları farklı bir gözle algılamak benim açımdan çok faydalı oldu. Derviş Hoca yaptığı espriler ve verdiği örneklerle müthiş formundaydı.

Derviş Zaim Atölyesi’nden sonra Nebraska Filmi’nin yapımcısı Bone Fide şirketinin iki ortağından biri olan Ron Yerxa söyleşisi vardı. Büyük stüdyolarla çalışmak ile  bağımsız yapımları organize etmek ve olayın Amerika’daki işleyiş boyutu hakkında bu kadar deneyimli birinden bilgi almak inanılmaz faydalıydı. Ayrıca söyleşiyi daha da zevkli hale getiren Ron’un sorulara son derece samimi ve açıklıkla cevap vermesi oldu. Daha önce Londra’da katıldığım bir eğitimde King Speech filminin yapımcılarından Gareth Unwin ve senaristi  David Seidler ile tanışma, sohbet etme ve hatta gerçek Oscar’ı elime alma şansım olmuştu. Böylelikle bir kez de filmi 2014 Oscar ödüllerinde çeşitli dallarda aday bir yapımcı ile daha uzun ve detaylı bir söyleşiye katılma olanağı buldum.

Bu söyleşinin ardından günün en heyecanlı bölümü için jüri ve seyircilerle birlikte filmlerimizi izlemek üzere saat 4:00 gibi Egyptian Theatre’a gittik. Açılış gecesi altyazı ile ilgili yaşanan ufak sorun nedeniyle tüm finalist arkadaşlarda ufak da olsa bir tedirginlik vardı. İlk olarak progam alfebetik sıraya göre Avni Amca ile başladı. Heyecandan kalbim duracak gibiydi. Bir taraftan teknik bir sorun olmaması için dua ederken diğer taraftan ilk defa filmimizin Los Angeles’ta Hollywood’da bir sinemada gösterilmesinin mutluluğu içindeydim. Hem benim hem de diğer filmler hiçbir sorun yaşanmadan filmler gösterildi. Güzel bir gösterimin ardından LATFF 2014 röportajları için kamera karşına geçmek üzere dışarı çıktık.


Bu güzel festivalin hızla sonuna yaklaşıyoruz. Yarın festivalin büyük günü yani kapanış töreni.

Çiğdem Topaloğlu

9 Mart 2014 Pazar

Los Angeles Türk Filmleri Festivali Günlüğü - 3

Bugün (7 Mart) harika bir gündü. Güne ilk olarak USC”nin Motion Capture Laboratuvar’ını ziyaret ederek başladık. Yaklaşık iki saat oradaydık ve bozuntularının yöneticisi Eric’ten inanılmaz bilgiler öğrendik. Avatar filminin bazı sahnelerinin ve karakterlerinin nasıl dizayn edilip hayata geçirildiğini görmek müthiş bir tecrübeydi. Türkiye’de teknoloji ne zaman bu seviyeye gelir hiç bilmiyorum ama tek bildiğim dünyada çok hızlı ve  başarılı bir şekilde ilerlediği.

Günün 2. programı Yozgat Blues filminin yönetmeni Fazıl Coşkun ile söyleşiydi. Filmi daha önce iki kere izlediğim ve gala sonrası Fazıl Coşkun’la otelde uzun uzun sohbet ettiğim için söyleşi benim açımdan daha durağandı.





Günün 3. ve son programı hem USC senaryo profesörlerinden hem de Sundance senaryo laboratuvarı başkanı Howard Rodman ile yapılan söyleşiydi. Bu söyleşi de çok başarılı geçti. Howard Rodman sorularımızı içtenlikle cevaplamanın yanı sıra kendi yazım tarzı ile bizler için güzel bir örnek oldu.


Saat yaklaşık 16:00’da biten programın ardından hep beraber Venice Beach’e gidip ayaklarımızı okyanusa soktuk. Orada geçirdiğimiz kısa bir zaman sonrası aksam yemeği için  Santa Monica’ya Bubba Gump’a  gittik. Çok eğlenceli bir yemek oldu.


Yarın biz kısacılar için büyük gün çünkü filmlerimizin gösterimi olacak. Heyecanla bekliyoruz.
Çiğdem Topaloğlu

8 Mart 2014 Cumartesi

Los Angeles Türk Filmleri Festivali Günlüğü - 2

6 Mart gününe ilk olarak USC sinema okulunda düzenlenen Nadir Sarıbacak ve Saadet Işıl Aksoy'un  ayrı ayrın bölümler halinde katıldığı Oyuncu Gözüyle Sinema  söyleşileriyle başladık.

Soru cevap şeklinde düzenlenen söyleşi her iki oyuncunun da samimi cevapları nedeniyle çok keyifli geçti. Nadir Sarıbacak'ın  bugüne kadar  hemen hemen bütün oynadığı filmleri  ve farklı röportajlarını izlemiş olmama rağmen oyunculığa yaklaşımı konusundaki görüşlerini bu ortamda bizzat kendisinden duymaktan mutlu oldum. Böylece  her oynadığı karakteri nasıl bu denli gerçek yansıtabildiği konusunda daha derin bilgi sahibiyim. Ayrıca yönetmen- oyuncu ilişkisi konusunda  kendi deneyimleri üzerinden verdiği somut örnekleri de çok ışık tutucu buldum.  Bir gün birlikte bir projede çalışma fırsatımız olursa  bu bilgiler kesinlikle çok işime yarayacak :)

Saadet Işıl Aksoy genç oyuncular içinde farklı bir çizgide ilerlediğini düşündüğüm ama uzaktan tarz olarak biraz soğuk bulduğum bir oyuncuydu. Fakat bu söyleşi sonrası bambaşka, son derece sıcakkanlı ve paylaşımcı bir tarzı olduğunu görmek beni hem çok şaşırttı hem de mutlu etti. İzlediği yol ve çabaları nedeniyle başarısının tesadüf olmadığını çok net olarak gözlemleme olanağı buldum. Ayrıca uluslararası arenada var olma ve menejerlerle çalışma yöntemleri konusunda da kendisinin bugüne kadar yaşadığı ve söyleşide paylaştıkları sayesinde farklı bilgiler edindim.  Türk sinemasının bu yolda ilerleyecek oyunculara da çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir ülke sinemasının farklı coğrafyalarda tanınmasında yönetmenler ne kadar önemli rol oynasa da o ülkenin uluslararası arenada şöhret olan oyuncularının da bunda büyük katkıları olduğuna inanıyorum.

Güzel geçen bu sabah programı sonrası nihayet günün en heyecanlı bölümü olan Festivalin açılış programına geldik. Saat 6 itibariyle misafirler, biz finalistler ve festival katılımcıları kokteylle başlayan programa katılmak üzere Egyptian Teahtre'da yerlerimizi almaya başladık. Gece LATFF ekibinin ve gönüllülerinin sıcak karşılaması ile başladı. oldukça başarılı bir açık büfe ikramının arkasından kırmızı halı programımız başladı. Kırmızı halıda tüm finalistlerle tek tek röportajlar yapıldı. Bunlar daha sonra LATFF web sayfasında yayınlanacak.







Kırmızı halıyı takiben tüm misafirler ve katılımcılar festivalin açılış filmi olan Yozgat Blues'u izlemek üzere salona geçti. Gecenin sunuculuğunu Mete Horozoğlu yaptı. Film öncesi LATFF ekibinin festival için hazırladığı çok yaratıcı bulduğum ve müziklerini de aynı zamanda LATFF Yönetim Kurulu'unda bulunan değerli müzisyen Rahman Altın'ın yaptığı tanıtım filmini izledik.




Tanıtım filminin ardından film gösterimine geçildi. Altyazı konusunda yaşanan ufak bir teknik problem bu kadar emek verilen bir konu ile ilgili biraz moralleri bozsa da sorunun çözülmesi ardından filmin yönetmeni Fazıl Coşkun oyuncuları Ercan Kesal ve Nadir Sarıbacak ile yapılan söyleşi ile gece güzel bir şekilde sonlandı. Film hakkında farklı farklı yorumlar yapıldı. Genel olarak Fazıl Coşkun soruların çoğuna  detaylı ve doğru cevaplar verdi.


Ve gece son sorunun cevaplanması ile son buldu.

Çiğdem Topaloğlu